Uykuda soluk alıp verirken başta küçük dil ve yumuşak damak olmak üzere üst solunum yolundaki yumuşak dokuların kaba titreşimi ve bunun yarattığı ses, "horlama" olarak adlandırılır. Horlayanların dörtte birinde yaşamı tehdit edici "uyku apnesi" olduğunun unutulmaması gerekir. Eşini rahatsız edecek derecede horlayanların sadece erkekler olduğunu düşünenler yanılır. Kadınlarda da horlama görülür. Uzun süren horlama, kişinin eşini, çocuğunu, hatta komşusunu bile rahatsız edebilir. Bu tür horlama erkeklerde yüzde 20’lere, menopoz öncesi kadınlarda ise yüzde 10’lara ulaşabilir.
Menopoz sonrası horlama oranlarına bakıldığında, kadınların bu yaş grubundaki erkeklerin horlama oranlarına yaklaştıkları görülür. Kadınların, menopoza girme yaşlarına yakın dönemde ise erkeklerin daha fazla horladıklarına dikkat çekilir. Şişmanların daha fazla horladığı belirtilir ve bunun, şişmanların üst hava yolunda meydana gelen yağlanma fazlalığından kaynaklandığına dikkat çekilir. Kadınlık hormonlarının horlamayı engellediği yönünde görüşler de bulunur.
Horlamanın zararsız bir durum olarak görülmemesi gerekir. Çünkü uykuda nefes durmalarının ve uyku hastalığının habercisi olabilir. Horlamayla birlikte gündüz uyku hali, halsizlik veya yorgunluk, gece terlemeleri varsa; bu belirtiler uyku apnesi sendromunu işaret edebilir. Bu sendromun tedavi edilmesi gerekir. Aksi bir durumda ciddi kalp rahatsızlıkları, beyin damar, ve hipertansiyon nedeni olabilir.
Horlamaya neden olan sebepler:
Horlama veya apne sorunu olan kişiler solunum yolu, fizik muayene ve endoskopiyle değerlendirilir, uyku apnesi şüphesi varsa uyku testi yapılır. Gerektiğinde radyolojik inceleme de istenir ve uyku apnesi eşlik etmese bile saf horlama hastalığı da vücuda bir yük bindirdiği için tedavi edilmesi gerekir. Sadece horlama hastalığı olan bir kişi yıllar içinde büyük olasılıkla uyku apnesi ile de karşılaşır. Uyku apnesi çok daha ciddi bir hastalık. Uyku sırasında her bir nefes kesilmesi 10 saniyeyi geçerse tek bir apne atağı olarak kabul edilir. Aynı zamanda nefesin yüzeyselleşmesi yani yeterince derin nefes alamama ve buna bağlı kan oksijen seviyesinin düşmesi de (hipopne) anormal olarak kabul edilir.
Horlama sorunu olanlar derin uyku uyuyamazlar. Horlayan kişinin uyku kalitesi öncelikle titreşim ve ses nedeniyle bozulur. Horlayanların uyku apneleri olmasa bile derin uykuya daha az daldıkları bilinir. Horlama sorunu olanlarda uyku kalitesinin bozuk oluşu dikkati çeker. Bu noktada derin uyku evrelerine daha az girer. Horlayan kişilerin duyma yeteneklerinin azaldığını gösteren araştırmalar da bulunur. Bu noktada horlayan kişilerin içine gömülmeyecekleri kadar sert, omurga ve eklemlerini rahatsız etmeyecek kadar yumuşak bir yatakta uyumaları gerekir.
Odada ya da dışarıdaki kişiyi rahatsız edecek derecede horlama ile kesilen soluk ve sonrasında derin bir solukla yeniden başlayan horlamanın daha ciddi sonuçlara yol açtığı bilinir. Ancak, sadece "Bu tür horlama tehlikelidir" demek, daha hafif ya da az sesli horlamanın önemli olmadığına inanmak, rahatsızlığı yaşayanlara geç tanı konulmasına neden olur. Çok yorgun ve alkollü olunan günlerde meydana gelen, ancak ayda bir iki kereyi geçmeyen horlama için kaygılanmaya gerek duyulmaz. Burun tıkanıklığı ile seyreden ve nezle gibi hastalıklarla ortaya çıkan horlamanın ise geçici olduğu düşünülür.
Sırtüstü yatmak horlamayı artırır ve sadece sırt üstü yatarken horlayan kişiler de bulunur. Yan ya da yüzükoyun yatış pozisyonlarında horlama daha az olur. Sırtüstü yatmanın engellenmesi, yatak yastık ve kullanılan yardımcı yöntemler de sorunun hafifletilmesinde etkili olur.
Horlama şikâyeti, özellikle hamileliğin son 3 ayında artar bunda ödem ve kilo artışı da etkili olur. Bu durum bebeğe olumsuz etki yapmaz. Hamilelik öncesinde uyku apnesi sorunu bulunanların problemleri uyku esnasında çok daha ağır seyreder.